IEA: “Temiz Enerji Teknolojilerinin Kritik Mineral Talebi Hızla Artıyor”

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) “Temiz Enerji Dönüşümlerinde Kritik Minerallerin Rolü” başlıklı raporunu yayınladı. Elektrikli araçlar, rüzgar türbinleri, güneş enerjisi gibi temel temiz enerji teknolojileri için gerekli olan kritik...

1292 0
1292 0

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) “Temiz Enerji Dönüşümlerinde Kritik Minerallerin Rolü” başlıklı raporunu yayınladı. Elektrikli araçlar, rüzgar türbinleri, güneş enerjisi gibi temel temiz enerji teknolojileri için gerekli olan kritik minerallerin, dünyanın iklim hedeflerini karşılamak için önümüzdeki yıllarda planlı bir şekilde çıkartılması gerekiyor. Rapora göre, bakır, lityum, nikel, kobalt ve nadir toprak elementleri küresel enerji dönüşümüne giden yolda büyük önem taşıyor.

Esen ERKAN

“Temiz Enerji Dönüşümlerinde Kritik Minerallerin Rolü” adlı IEA raporu, küresel enerjinin güvenli ve hızlı bir şekilde dönüştürülmesinde bakır, lityum, nikel, kobalt ve nadir toprak elementleri gibi minerallerin merkezi önemi üzerine kapsamlı bir küresel çalışma sundu. Enerji güvenliği için kritik minerallerin çıkartılmasında bir darboğaz yaşanmaması ve temiz enerjiye geçişte kullanılması için politika yapıcılara altı temel eylem alanı öneriliyor. Bugünün tedarik ve yatırım planlarının iklim değişikliği konusunda yetersiz eylemler içerdiğine ve hızlandırılmış enerji dönüşümünü desteklemeye hazır olmadığına dikkat çeken çalışma, piyasa sıkışıklığı ve fiyat dalgalanması olasılığını artırabilecek güvenlik açıklarını şöyle sıralıyor:

  • Coğrafi üretim yoğunluğu yüksek
  • Proje geliştirme tedarik sürelerindeki uzunluk
  • Azalan kaynak kalitesi
  • Çevresel ve sosyal performansın artan incelemesi
  • İklim riskine daha yüksek maruz kalma

“Tedarik sıkıntılarına yönelik riskleri azaltmak için politika yapıcılara 6 öneri”

IEA Başkanı Fatih Birol raporla ilgili değerlendirmesinde: “Bugünkü veriler, dünyanın güçlendirilmiş iklim hedefleri ile bu hedefleri gerçekleştirmek için gerekli olan kritik minerallerin mevcudiyeti arasında giderek büyüyen bir uyumsuzluğu gösteriyor. Bu zorluklar aşılmaz değil, ancak hükümetler iklim taahhütlerini nasıl eyleme dönüştürmeyi planladıklarına dair net sinyaller vermeli. Şimdi hareket ederek ve birlikte hareket ederek, fiyat dalgalanmaları ve tedarik kesintileri risklerini önemli ölçüde azaltabiliriz.” açıklamasında bulundu.

Tüm bunların aşılmayacak zorluklar olmadığını ancak hükümetlerin iklim taahhütlerini nasıl aksiyona dönüştürecekleri konusunda açık sinyaller vermesi gerektiğini belirten Birol: “Şu anda ve birlikte hareket ederek, hükümetler fiyat oynaklığı ve tedarik sıkıntılarına yönelik riskleri önemli ölçüde azaltabilirler. Bu kırılganlıklar dikkate alınmazsa, temiz enerji geleceğine doğru olan küresel gelişimi yavaşlatabilir ve daha maliyetli hale getirerek iklim değişikliğini önlemeye yönelik küresel çabaları da sekteye uğratabilir. 21. yüzyılda enerji güvenliği bu parametrelerden oluşuyor.” dedi.

Stabil bir tedarik zinciri oluşturmak ve temiz enerji dönüşümünün hızlanmasına destek sağlamak için politika yapıcılara sunulan 6 temel öneri şöyle:

  1. Çeşitlendirilmiş yeni arz kaynaklarına yeterli yatırımın sağlanması.
  2. Değer zinciri boyunca tüm noktalarda teknolojik yeniliklerin teşvik edilmesi.
  3. Geri dönüşümü artırılması.
  4. Tedarik zinciri dayanıklılığının ve pazar şeffaflığının artırılması.
  5. Daha yüksek çevresel, sosyal ve yönetişim standartlarının yaygınlaştırılması.
  6. Üreticiler ve tüketiciler arasındaki uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi.

IEA’nın Dünya Enerji Görünümü serisinin bir parçası olan özel rapor, temiz enerji teknolojileriyle çalışan bir enerji sisteminin gereksinimlerinin fosil yakıtlarla çalışanlardan önemli ölçüde farklı olduğunun altını çiziyor: Tipik bir elektrikli araba, geleneksel bir arabanın mineral girdisinin altı katı minerale ihtiyaç duyarken kara tipi rüzgar santrali, benzer büyüklükteki gazla çalışan bir elektrik santralinden dokuz kat daha fazla mineral kaynağı gerektiriyor.

“2040’a kadar kritik mineral ihtiyacı 6 kat aratacak”

Rapor, enerji sektörünün kritik minerallere olan ihtiyacının hükümetlerin emisyonları azaltmak için ne kadar hızlı hareket ettiğine bağlı olarak 2040 yılına kadar altı kat artabileceğini gösteriyor. Talep görünümleri ve arz kırılganlıkları madene göre büyük ölçüde değişiklik gösteren kritik minerallerin ticari önemi hızla artıyor. Bugünün kömür üretiminden elde edilen gelir kritik minerallerden elde edilen gelirden on kat daha fazla. Ancak, iklim kaynaklı senaryolarda, bu pozisyonlar 2040’tan çok önce tersine dönecek. Aynı zamanda teknolojilerin maliyetleri düştükçe, temel bileşenlerin değerinin giderek daha önemli bir bölümünü mineral girdileri oluşturacak. Bu durum, genel maliyetleri potansiyel minerallerin fiyat dalgalanmalarına karşı daha da savunmasız hale getirecek.

Karmaşık ve bazen şeffaf olmayan tedarik zincirleri, büyük üretici ülkelerdeki fiziksel kesintiler, ticaret kısıtlamaları veya diğer gelişmelerden kaynaklanabilecek riskleri de artırıyor. Dünyanın farklı bölgelerinde üretilen petrolün aksine lityum, kobalt ve bazı nadir toprak elementlerinin yaklaşık yüzde 75’i Çin, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Şili başta olmak üzere sınırlı sayıda ülkeden tedarik ediliyor.

İklime dayalı senaryolarda, elektrikli araçlar ve yenilenebilir enerjiden üretilen elektriğin depolanması için pillerde kullanılan mineral talebi, 2040’a kadar en az otuz kat büyüyecek. İklim hedeflerini karşılamak için düşük karbonlu enerji üretiminin artması, aynı zamanda mineral talebinin de üç katına çıkması anlamına geliyor. Kritik mineral kullanımında rüzgar enerjisi başı çekerken, güneş enerjisi ve elektrik ağlarının genişletilmesi de büyük miktarda bakır ve alüminyum gibi kaynakların kullanımını gerektiriyor.

Bu makalede diğerleri

Görüş Belirt